11-22 Nisan tarihleri arasında düzenlenen 44. İstanbul Film Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da hem Türkiye sinemasından hem de dünya festivallerinden yeni yapımları sinemaseverlerle buluşturdu. Ancak yıllardır festival programında yer alan “Nerdesin Aşkım?” bölümünün bu yıl festival programından çıkarılmış olması, boykot çağrısını beraberinde getirdi. Bu boykot sebebiyle pek çok kişi bu yıl festivaldeki filmleri kaçırmış oldu.
44. İstanbul Film Festivali artık geride kalmış olsa da festival programı sinemaseverlere rehberlik edebilecek bir yol haritası olarak yıl boyunca güncelliğini koruyacak. Biz de bu programı inceleyerek, festivalde kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyenler için, bugün itibarıyla internet ortamında bulunabilen yapımları derledik.
Pek azı Türkiye’de gösterime girecek olan bu filmlerden bazıları öde-izle (VoD) servislerinde şimdiden yerini almış durumda. Bu filmler iTunes, Amazon, Google Play Filmler gibi öde-izle servislerinden kiralanabiliyor. Geri kalanları ise Criterion Channel ya da Shudder gibi yurt dışında yayın yapan platformlar üzerinden izlenebiliyor. Neticede listedeki tüm bu filmler bugün itibarıyla internet ortamında bulunabiliyor.
Not: Daha fazla filmin dijital yayını gerçekleştikçe liste güncellenecek, en son çıkan filmler en alta eklenecektir!
44. İstanbul Film Festivali Programından İnternette Bulabileceğiniz 20 Film
1️⃣ Ders Olsun / Fekete pont / Lesson Learned
Festivalde bu yıl Altın Lale’yi kazanan filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Genç öğretmen Juci ders verdiği okuldaki eski usul eğitim yöntemlerine meydan okumaya çalışırken, yurt dışından yeni gelen öğrencisi Palko zorlu ve talepkâr sisteme uyum sağlamakta zorlanır. Aynı alanda yaşadıkları zorluklarla Juci ile Palko’nun kişisel hikâyeleri, Macar toplumunun geneline dair de bir fikir veriyor. 16 mm filme çekilen Ders Olsun, karanlık ve aydınlık anlarını mizahla ustaca dengeliyor. Ders Olsun, doğaçlama bir oyunculuk arayışındaki Macar yönetmen Bálint Szimler’in ilk uzun metrajlı filmi: “Oyunculara senaryoyu vermedim, senaryoyu okumadılar. Ezberleyecek replikleri yoktu. Bir durum ortaya koydum ve motivasyonlarını verdim. Onlara sahnenin ana fikrinin ne olduğunu söyledim, onlar da oradan serbestçe hareket ettiler.”
2️⃣ Gelgitler İçinde / Caught by the Tides
Festivalin Heyula seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Yirmi iki yıl süren kırık bir aşk hikâyesi… Eskiyle yeniyi ustaca bir araya getiren öncü bir şiir… Zamanın akışını içgörüyle yansıtan destansı bir anlatı: hem geçen zamanın çağdaş Çin’i dönüştürüşü hem de yönetmen Jia Zhang-ke’nin filmlerinin zamanla değişimi… Gelgitler İçinde’nin konusu Qiao Qiao ile Guao Bin’in 2000’lerin başından günümüze, vuslata ermeyen aşkı olsa da filmi oluşturan, yönetmen Jia’nın önceki filmlerinden görüntüler. Çekilmiş görüntülerin 22 yıla yayılması nedeniyle film boyunca tüm oyuncular zamanla, doğal olarak yaşlanıyorlar. Durgun Yaşam, Günahın Dokunuşu ve Kül En Saf Beyazdır filmlerinin ödüllü yönetmeni Jia Zhang-ke’nin prömiyerini Cannes’da yapan bu son filmi, Çin’in köklü dönüşümüne yeni bir perspektiften bakıyor ama bunun da ötesinde gençlikten orta yaşa uzanan sağlam bir kadın portresi çiziyor.”
3️⃣ Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikayesi
Festivalin Altın Lale Yarışması‘nda yarışan filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Yeni kitabını yazarken zorlanan Keane, bir yandan da sarsılan evliliğinin derdine düşmüştür. Bolca içtiği bir gece, onun en büyük hayranı ve emekli bir seri katil olduğunu iddia eden Kollmick adında tuhaf bir adamla tanışır. Kollmick çok sarhoş olan Keane’i kendisi hakkında yazmaya ikna etmeye çalışır ve tesadüfen Keane’in karısı Suzie ile tanıştığında da işleri bozmamaya çalışır. Kollmick sabahları evde evlilik danışmanlığı, akşamları yeni kitap için seri katil danışmanlığı yapmaya başlar. Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği, yıldız oyuncu kadrosuna sahip bu kara komedi, dünya prömiyerini Tribeca Film Festivali’nin Spotlight Anlatı Bölümü’nde yaptı.”
4️⃣ Motel Destino
Festivalin Devriâlem seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Variety eleştirmenlerince ‘Cannes’ın en seksi filmi’ olan Motel Destino, Body Heat’i anımsatan yoğun bir erotik gerilim, oyuncularının zorlu performanslarıyla önce çıkan bir “tropikal kara film”. Filme adını veren Motel Destino, Brezilya’nın kuzeydoğu sahilinde yol kenarında bir seks motelidir. Başarısız bir vurkaçın ardından buraya sığınan Heraldo, motelin kurulu düzenini ve oteli işleten dengesiz Elias ile karısı Dayana arasındaki dengeyi bozar. Motel Destino bu üç karakter için amansız sıcak ve dur durak bilmeyen zevk çığlıklarıyla kavrulan, görünüşte güvenli bir cehennem çukuru, klostrofobik bir araftır. 2022’de Dağların Denizcisi ile İstanbul Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Brezilyalı sinemacı Karim Aïnouz’un bu son filmi, gözalıcı neon dünyasıyla hem anlatısını hem de erotik gerilimini canlı tutuyor.”
5️⃣ 2073
Festivalin Devriâlem seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Kurmaca değil. Belgesel değil. Bu bir uyarı.’ Chris Marker’ın La Jetée’sinden esinlenen Asif Kapadia, 2073‘ü kıyametvari bir gelecekten gelen bir uyarı olarak tasarladı. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan 2073, küresel felaketler ve adaletsizliklere dair sert ve sarsıcı gerçek görüntüler, gerçek röportajlar ve fütüristik kurmaca sahnelerden oluşuyor. Yakın geçmişimizi ve güncel olayları irdeleyen, 11 Eylül ve 2008 mali krizinden faşizmin yükselişine, yaygın gözetimin tehlikelerine, Silikon Vadisi teknoloji şirketlerinin aşırı zenginlik ve gücüne değinen bu çarpıcı film, dünyanın hem ateşler içinde hem de sular altında kaldığı bir geleceği hayal ediyor. 2073 gerçek bir bilimkurgu.”
6️⃣ The Last Showgirl
Festivalin Galalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Bize Las Vegas’ta film yıldızları gibi davranırlardı’ diyor Shelly, “kostümler, setler… Tarz ve zarafet elçileriydik sanki: Las Vegas şov kızı, Amerikan şov kızı deyince akla o gelirdi.” Ne var ki, Shelley’nin 30 yıl başrolünde herkesin gözünü kamaştırdığı gösterişli Las Vegas revüsü, yakında kapanacağını açıklar, hayatını buraya adayan Shelley de bundan sonra ne yapacağını ne yöne doğru yol alacağını gözden geçirmek zorunda kalır. Otrişler ve sahte pırlantaların ardından duygusallığı ışıldamayı sürdüren filmdeShelly rolünü üstlenen Pamela Anderson’ın performansı hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından büyük övgüyle karşılandı. The Last Showgirl, Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı.”
7️⃣ Didi
Festivalin Galalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“2008, sosyal medyanın yeni doğduğu yıllar. On üç yaşındaki Tayvan asıllı Amerikalı bir çocuk, yazın bitmesine ve okulun başlangıcına bir ay kala, ailesinin ona öğretmeyeceği ve asla aklından çıkmayacak şeyleri öğrenecektir; kaykay kaymak, flört etmek ve annesini çok sevmek gibi. Sean Wang’ın ilk yönetmenlik denemesinde senaryosunu yazdığı, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği Dìdi hem Wang’ın büyüdüğü kasabada geçiyor hem de orada çekildi. Dìdi büyümeye, aidiyet hissin, şaka videolarına, havalı patencilere ve muhteşem müziğe yazılmış komik, dokunaklı ve şahsi bir mektup gibi. FilmABD Ulusal İnceleme Kurulu tarafından 2024’ün en iyi on bağımsız filminden biri olarak kaydedildi.”
8️⃣ Lanetliler / The Damned
Festivalin Devriâlem seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Yıl 1862, kış sert geçmekte. Amerika’da iç savaş amansızca sürerken kuzeyli Birlik Ordusu, gönüllü bir bölük askeri, henüz keşfedilmemiş sınırdaki uç batı bölgelerine gönderir. Zaman ilerledikçe görevlerinin niteliği değişen askerler, kamp hayatının tekdüzeliği zihinlerini bulandırırken bir yandan zorlu doğa koşullarına bir yandan da hep kendini hatırlatan düşman tehdidine katlanır; bu arada davaya inançları da sarsılmaya başlar. Savaşın gözden çıkardıklarının izini olağanüstü görüntüler fonunda süren Lanetliler görünmez bağlar, şüpheli ahlaki ilkeler, korku ve belirsiz bir yazgıyla birbirlerine bağlı isimsiz bir grup adamı mercek altına alan anti-Western, savaş karşıtı bir film.”
9️⃣ Hayalet Işık / Ghostlight
Festivalin Devriâlem seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Birbirimizle kurduğumuz ilişkilerin dokunaklı hikâyelerini ince bir gülümsemeyle aktaran Hayalet Işık, sanat aracılığıyla hayata tutunarak kederin üstesinden gelen bir aileyi mercek altına alıyor. Derdini hep içine atan inşaat işçisi Dan, eşiyle kızı arasına mesafe koyduğunu fark eder. Yerel bir tiyatro grubunun Romeo ve Juliet oyununa katıldığında da kendini ait hissedebileceği bir topluluk ve içindeki bulutları dağıtacak bir amaç bulur. Sonra öyle bir an gelir ki, sahnedeki dram kendi hayatını yansıtmaya başlar. Saint Frances’in (2020) yaratıcı ekibinin senaryosunu yazıp yönettiği Hayalet Işık, ABD Ulusal Eleştiri Kurulu tarafından 2024’ün en iyi 10 bağımsız filminden biri olarak gösterildi. Filmde, Dan ve ailesini Keith Kupferer ile gerçek hayattaki eşi ve kızı canlandırıyor.
🔟 Gelmeyen Yeni Yıl / Anul nou care n-a fost / The New Year That Never Came
Festivalin Genç Ustalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Sıradan insanların sinir krizinin eşiğinde olduğu bu trajikomedi Romanya’da, devrimin de tam eşiğinde geçiyor. 20 Aralık 1989. Ülke yangın yeri, sokaklar gösterilerle çalkalanmaktayken, televizyondaki yılbaşı programları da komünist rejimle birlikte gidişi yakın olan Çavuşesku’yu yüceltmeye devam etmektedir. Parlamak isteyen bir kadın oyuncu, her an kaçmaya hazır iki genç, hayatı kelimenin tam anlamıyla çökmek üzere olan bir kadın ve Noel Baba’ya ilginç bir mektup gönderen küçük bir çocuk… Birbiriyle ilgisi olmayan bu insanların hayatları beklenmedik şekillerde kesişecektir. Saygın Romen senarist Bogdan Mureşanu’nun yönettiği bu ilk film, olağanüstü bir anı yaşamak üzere olduklarının farkında olmayan sıradan insanların gözünden tarihi bir olaya tanıklık ediyor.”
Siyah Köpek / Black Dog
Festivalin Devriâlem seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Siyah Köpek, insanla köpek dostluğunun o çok tanıdık hikâyesini alışılmadık koşullara taşıyor. Hapisten çıkan Lang, Çin’in kuzeybatısındaki Gobi Çölü kıyısındaki memleketine döner. Kasabayı başıboş köpeklerden temizlemek için belediye ekipleriyle birlikte çalışırken, siyah bir köpekle beklenmedik bir bağ kurar, üstelik bu başıboş köpeğin başına ödül konmuştur. Çinli yönetmen Guan Hu, ülkesinde büyük kentlerin dışında ücra yörelerde yaşayanların günlük hayatlarına odaklanarak şu soruyu soruyor: “Kendi başlarına bu insanları ayakta tutan, onların hayatta kalmalarına yardımcı olan nedir, nasıl bir güçtür?” Yönetmen Jia Zhang-ke de filmde Lang’in amcası rolünde kamera karşısına geçiyor.”
Sevgilim / Elskling / Loveable
Festivalin Genç Ustalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Elimize bir şans daha geçtiğinde, ama o şans da ilki gibi yolunda gitmediğinde suçu kimde aramalı? Sevgilim, ilk evliliğinden incinen Maria’nın nazik, yakışıklı ve karizmatik bir adamla tanışıp aşka inancının tazelenmesiyle başlıyor. Popüler bir müzisyen olan ikinci kocası iş için sık sık seyahat ederken, Maria çocuklarının bakımı ve zorlu kariyeri arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ne var ki, üst üste binen taleplerinin gerginliği kendini göstermeye başlayınca mutlu evlilikleri çatırdamaya başlıyor. Norveçli yönetmen Lilja Ingolfsdottir bu ilk uzun metrajlı filminin hem senaryosunu yazdı, hem de filmin yönetmenliğini ve kurgusunu üstlendi. Karlovy Vary’de ana yarışmada dünya prömiyerini yapan Sevgilim Norveç ulusal yayın kuruluşu NRK tarafından Yılın Filmi olarak ilan edildi.”
Penguen Dersleri / The Penguin Lessons
Festivalin Antidepresan seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Bir adamla bir penguen arasındaki çok özel dostluğun sıradışı ama gerçek hikâyesi, 1976 yılında mutsuz ve umutsuz Tom’un öğretmen olarak Arjantin’de bir okula gitmesiyle başlıyor. İngilizce öğreteceği için hiç sıkıntı çekmeyeceğini düşünen Tom, darbenin eşiğinde kutuplaşmış bir ulus ve birbirinden huysuz öğrenciler bulur karşısında. Tesadüfler birbirini kovalayıp petrol sızıntısına bulanmış bir penguenin hayatını kurtarınca da kendi hayatı alt üst olur. Tom Michell’in 2016 tarihli anılarından uyarlanan ve The Full Monty / Anadan Doğma’nın yönetmeni Peter Cattaneo’nun yönettiği Penguen Dersleri dünya prömiyerini Toronto’da yaptı.”
Bando / En Fanfare / The Marching Band
Festivalin Antidepresan seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“İnsanın içine işleyen bu komedi-dram, lösemi teşhisi aldıktan sonra yaptırdığı DNA testi sonucunda aslında evlatlık olduğunu öğrenen ünlü orkestra şefi Thibaut’yu izliyor. Art arda gelen bu beklenmedik ifşalar sonrasında Thibaut, bir kasaba bandosunda trombon çalan fabrika işçisi biyolojik kardeşi Jimmy’yi buluyor. İki kardeş, kaderin bozduklarını yıllar sonra tamir etmeye çalışıyor. Duygulu ve ahenkli yaklaşımıyla tanınan yönetmen Courcol’un müzikal öğelerle bezeli bu dokunaklı filmi eleştirmenler tarafından “hem sağlam eğlence hem keyifli müzik” sözleriyle övülüyor.”
Merhamet / Misericordia / Miséricorde
Festivalin Heyula seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Cannes Premiere kapsamında gösterilen bu sürükleyici komedi-dram Fransa’nın Ardèche bölgesinde, tablo gibi güzel bir köyde geçiyor. Film, bir cenaze için memleketine dönünce kendini gizemli olaylar ve entrikalarla örülü bir ağın içinde bulan Jérémie’yi izliyor. Köylülerden birinin kaybolması, tehditkâr bir komşu ve niyetini açık etmeyen bir rahip yüzünden, Jérémie’nin güya kısa ziyareti sürprizlerle dolu bir maceraya dönüşüyor. Yapıtlarında arzuları, dile getirilmemiş gerçekleri ve insan doğasının karmaşıklığını deşmeyi tercih eden Guiraudie’nin önceki filmleri Dimdik Ayakta ve Göldeki Yabancı, geçmiş yıllarda festivalde gösterilmişti. Yapımcıları arasında yönetmen Albert Serra’nın da bulunduğu bu son filmi için Guiraudie şöyle diyor: “Bu filme ilk gençlik duygularımın çoğunu kattım. Bu benim kendi hikâyemi evrenselleştirmenin bir yolu.”
Çirkin Üvey Kardeş / Den stygge stesøsteren / The Ugly Stepsister
Festivalin Mayınlı Bölge seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Kasvet dolu boğucu hayatından uzaklaşıp Prens Julian’ın kalbini kazanmak için tükenmez bir arzuyla yanıp tutuşan Elvira, güzelleşme yolunda riskli olduğunca rahatsız edici bir yola girer. Tenyalar, çürüyen cesetler, 19. yüzyılın imkânlarıyla ameliyatlar ve bolca kara mizah mesela… Sonuçta, çirkin üvey kardeş olmak hiç de kolay bir şey değil. Körü körüne âşıkken toplumsal baskıları göğüslemek için ne kadar ileri gidebileceğimizi keşfe çıkan film, herkesin bildiği Grimm kardeşlerin klasik Kül Kedisi masalını huzursuz edici, grotesk bir kara komedi olarak yeniden beyazperdeye getiriyor. Film, prömiyerini 2025 Sundance Film Festivali’nde Geceyarısı Bölümü’nün açılışında yaptı.”
Bay K / Mr. K
Festivalin Mayınlı Bölge seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Bay K hem acayip hem dokunaklı, hem karanlık hem eğlenceli; aynı anda ilginç ve sürükleyici, rahatsız edici, inanılmaz özenli set tasarımıyla göz alıcı, yüksek sesli, klostrofobik bir kâbus. Filme adını veren gezgin sihirbaz Bay K, bir geceliğine geldiği otelin çıkışını bulamayınca kendini Kafkavari bir bulmacanın içinde bulur. Ne kadar çabalarsa çabalasın, dışarı çıkmaya uğraştıkça otel onu daha da derine çeker; nefesi kesilen Bay K çürümeye yüz tutan labirentimsi koridorlarda otelin tuhaf sakinleri ve gürültücü çalışanlarıyla yüz göz olmak zorunda kalır. “Bay K’de hakikati nasıl kontrol edip anlaşılır hâle sokmaya çalıştığımızı inceliyorum” diyor yönetmen Tallulah Schwab.”
Dağdaki Ayı / Un jour dans le Jura / How to Make a Killing
Festivalin Galalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Uzun zamandır evli Michel ile Cathy, dağlarda sakin ama alabildiğine monoton bir hayat sürmektedir. Bir gün, arabasının önüne bir ayı çıkıverince direksiyonu kıran Michel kazara iki uyuşturucu tacirinin ölümüne neden olur, torbacıların yanlarındaki 2 milyon avro da ganimet olarak yanına kalır. Durup dururken hayatları alt üst olan çift, tabii ki olayı örtbas etmeye karar verir ve tabii ki başkalarının da ölümüne neden olur. Oyuncu, yönetmen ve senarist Franck Dubosc’un Mar del Plata’da prömiyerini yapan yeni filmi Fargo’yu anımsatan eğlenceli ve sürükleyici bir kara komedi.”
Dağların Simon’u / Simón de la montaña / Simon of the Mountain
Festivalin Genç Ustalar seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Bu yürek ısıtan büyüme hikâyesine adını veren Simon kendini amaçsızca hayatın akışına bırakmış, dünyaya başka türlü bakan bir genç adam. Hayatta bir yol, bir amaç, bir yakınlık arayışında. Simon bir gün, rüzgârlı bir dağın yamacını hedef tutmuş bir grup engelli gence rastlar. Başta aralarında bir tutukluk olur ama bu hal kısa zamanda geçer, Simon buna şaşsa da onlardan biri gibi kabul görür, birbirlerine kol kanat gererler ve birlikte, hiç de kendilerine göre olmayan bu dünyada yol almaya devam ederler. Luis Buñuel’in 1965 yapımı filmi Çölün Simon’u’na saygı duruşunda bulunan bu ilk film, dünyada kendi yerini bulmaya dair dokunaklı bir hikâye anlatıyor.”
Bacadaki Serçe / Der Spatz im Kamin / The Sparrow in the Chimney
Festivalin Altın Lale Yarışması‘nda gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Aile dinamiklerinin ne kadar karmaşık, aile içi huzurun da ne kadar kırılgan olduğunu inceleyen bu sürükleyici ve huzursuz edici dramda bir aile kutlaması, sözler savaşına dönüşüyor. Karen ve Jule adlı iki kız kardeş babalarının doğum gününü, çocukluklarını geçirdiği cennet gibi evde tüm aileyi çağırdıkları bir eğlencede kutluyor. Ev akrabalarla dolup taşarken, uzun süredir devam eden kırgınlıklar su yüzüne çıkıyor, gizli arzular ve sırlar bir yangını alevlendiriyor ve çırpınan bir kuş bacaya hapsoluyor. Yönetmen Ramon Zürcher, prömiyerini Locarno’da yapan Bacadaki Serçe için, “Karen adlı bir kadının kendi geçmişinin yükünden kurtulduğu, alışılmadık bir özgürleşme öyküsü” diyor. Ramon Zürcher ve ikiz kardeşi Silvan, 2021’de yönettikleri Örümcek ve Kız ile dünya çapında büyük başarı kazanmışlardı.”
Üç Arkadaş / Trois amies / Three Friends
Festivalin Antipedresan seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“Bu aşk düğümünde üç yakın arkadaşın ilişkileri trajikomik hallerle iç içe geçiyor. Prömiyerini Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında yapan Üç Arkadaş, Victor’a aşkı artık solan Joan’la başlıyor. Joan, Victor’a durumu açık açık anlatmadığını düşündükçe büyük rahatsızlık duyuyor. Joan’ın en iyi arkadaşı Alice ise ona Eric’le birlikteliğini örnek gösteriyor. Fakat aslında Eric de gizliden ortak arkadaşları Rebecca ile görüşmekte. Joan sonunda Victor’dan ayrılmaya karar verince üç arkadaşın da hayatları ve ilişkileri alt üst oluyor. Gönül İşleri (2020) ve Geçici Bir İlişkinin Güncesi (2022) ile tanıdığımız Emmanuel Mouret’nin romantik dramı şu soruyu gündeme getiriyor: İnsanları incitmeden kendimize karşı nasıl dürüst olabiliriz?”
Derinden Gelen / Fréwaka
Festivalin Mayınlı Bölge seçkisinde gösterilen filmin İKSV tarafından paylaşılan tanıtım yazısı şöyle:
“İrlandaca çekilen bu ilk korku filminde kuşaklar arası travma, sosyal tarih ve folklorik korku öyküleri derinlerdeki kökler gibi iç içe geçiyor. Derinden Gelen, yaşlı bir kadının bakımını üstlenmesi için ormanın derinliklerindeki ücra bir köye gönderilen sosyal hizmet görevlisi Shoo’yu takip ediyor. Açık alanlardan korkan yaşlı kadın her şeyden çok “Na Sídhe” yani “onlar” dediği birtakım uğursuz varlıklardan çekinmektedir, çünkü yıllar önce bu varlıklarca kaçırıldığına ve verdiği sözün karşılığını almak için geri döndüklerine inanmaktadır. Birlikte geçirdikleri zaman uzadıkça yaşlı kadının paranoyayı zorlayan ruh hali, tuhaf ayinsel hareketleri ve batıl inançları Shoo’yu iyice yıpratır ve dengesini bozar. Yönetmen Aislinn Clarke, 2018 yapımı buluntu korku filmi The Devil’s Doorway’in ardından çektiği yeni filminde tekinsizlik hissi ve buz gibi sessizliklerle izleyicisini avucuna alıp sıkıştırıyor. Derinden Gelen dünya prömiyerini Locarno’da yaptı.”