Son yılların en olaylı Cannes Film Festivali bizi bekliyor

Cannes Film Festivali

Hollywood filmi dolu bir seçki. Tartışmalı bir jüri. Yaklaşan bir grev ve patlamaya hazır bir #MeToo bombası. Son yılların en olaylı Cannes Film Festivali bizi bekliyor.

14 Mayıs’ta başlayacak olan 77. Cannes Film Festivali, filmleriyle olduğu kadar tartışmalarıyla da çok konuşulacak gibi görünüyor. Bu yıl festivale dair tartışmalar haftalar öncesinden başladı. Nisan ayı başında festival programı açıklandığında, İngilizce filmlerin epey fazla olması dikkatlerden kaçmadı. Sadece Ana Yarışma’da 10 İngilizce film vardı ki bu yıllardır görmediğimiz kadar yüksek bir sayıydı. Sadece 3 İngilizce filmin Ana Yarışma’da yarıştığı 2018’den sonra adım adım artan bu sayının bu yıl artık 10’a kadar çıkmış olması göze battı. Özellikle Fransa’da bu durum tepki çekti.

İkinci tartışmayı ise Ana Yarışma jürisinin açıklanması başlattı. Greta Gerwig, her ne kadar kendini kanıtlamış bir sinemacı olsa da Cannes’da jüri başkanı yapmak için tuhaf bir tercihti. Çünkü daha geçtiğimiz yıl Barbie gibi ticari bir işle adından söz ettirmişti. Cannes gibi arthouse’un kutsal toprakları kabul edilen bir yerde Barbie’nin yönetmeninin karar mercii kılınması, duyurulduğu günden beri tam hazmedilememişti aslında. Ancak ne zaman ki jürinin geri kalanı açıklandı, asıl çatlak sesler o zaman yükselmeye başladı. Çünkü Gerwig’in başkanlık yaptığı jüride Hirokazu Kore-eda da vardı. Barbie’nin yönetmeni, yakın dönem Japonya sinemasının en önemli sinemacılarından birine başkanlık yapacaktı. Jürideki bu çarpık konumlandırma, festival yönetiminin önceliklerinin sorgulanmasına sebep oldu.

Aslında bunların ikisi de Cannes gibi büyük bir festival için normal kabul edilebilecek, sık sık benzerlerini gördüğümüz tartışmalar. O yüzden sorunlar bunlarla kalsa Cannes Film Festivali için sıradan bir yıl olabilirdi. Ama orada kalmadı. Son günlerde üst üste gelen iki haber, son yılların en olaylı Cannes Film Festivali’ne adım adım ilerlediğimizi gösteriyor.

Cannes Film Festivali çalışanları, bu yıl festival sırasında iş bırakma eylemlerine ve protestolara hazırlanıyor. Başta Cannes olmak üzere Fransa’da düzenlenen çeşitli film festivallerinde görev alan 200’den fazla sinema emekçisi, “Collectif des précaires des festivals de cinéma” adlı sendika öncülüğünde örgütlendi. Cannes’ın ve paralel seçkilerinin festival çalışanlarına yaptığı ödemeleri yetersiz bulan Collectif, festival yönetimi gerekli iyileştirmeleri yapmazsa festival boyunca protestolar düzenleyeceğini ve greve gideceğini açıkladı. Bu hafta festival yönetimiyle yeniden masaya oturan sendika, dün bir açıklama yaparak grev kararı aldıklarını açıkladı. Grevin boyutu tam olarak bilinmiyor ancak film makinistlerinden basın ofisindeki temsilcilere kadar pek çok farklı festival çalışanının greve katılacağı düşünülüyor. Bu da festivalin ciddi şekilde sekteye uğramasına sebep olabilir. Kaldı ki sekteye uğramasa bile o gösterişli kırmızı halı etkinliklerinin protestolar eşliğinde gerçekleşmesi bile festival için yeterince kötü gözükecektir.

Godard ve Truffaut gibi sinemacıların emekçilerle dayanışarak festivalin gerçekleşmesini engellediği 68’i de hikâyesinde barındıran Cannes’da bu yıl sinemacıların bu grevlere nasıl yaklaşacağı merak konusu. Ancak günümüzün politik ikliminde benzer bir dayanışma beklemek fazla iyimser olur herhâlde.

Cannes arifesinde ortaya çıkan bir diğer kriz de Fransa’da vakti çoktan gelmiş olan yeni #MeToo hareketinin momentum kazanmış olması. Önümüzdeki günlerde Fransa sinemasında önemli bir hesaplaşma yaşanması bekleniyor. Daha geçtiğimiz hafta Fransa hükûmeti, sinema dünyasındaki cinsel istismarı soruşturması için özel bir komisyon kurdu. Öte yandan ünlü oyuncu Gérard Depardieu, geçtiğimiz hafta cinsel saldırı suçlamaları sebebiyle göz altına alındı ve sorgulandı. Sorgunun ardından serbest bırakılmış olsa da dava kapsamında mahkemeye çıkacağı açıklandı.

Dün Fransa basınında çıkan haberler ise, Cannes Film Festivali sırasında yeni bir #MeToo hareketinin başlatılacağını ve bu hareket kapsamında çok sayıda oyuncu, yönetmen ve yapımcının ifşa edileceğini gösteriyor. Fransa basınındaki genel kanı, Cannes sırasında Mediapart tarafından yayınlanacak makalenin, Fransa sinemasında deprem etkisi yaratacağı yönünde. Festival devam ederken böyle bir bombanın Fransa sinemasının tam ortasına bırakılması, festivali de alt üst edebilir. Zaten makalenin tam Cannes sırasına denk gelecek şekilde zamanlaması tesadüf değil. Bu listedeki isimlerden bazılarının bu yıl Cannes’da olacağı düşünülüyor. Hatta Ana Yarışma’daki bir yönetmenin adının da listede olacağı gelen söylentiler arasında. Nitekim festival yönetimi de yaklaşan krizin farkında. Festival yöneticisi Iris Knobloch’un kriz yönetimi için şimdiden profesyonel bir ekiple anlaştığı söyleniyor.

Fransa sinemasının temizlenmesinin vakti geldi de geçiyor. Roman Polanski ve Kevin Spacey gibi rezillikleri ortaya serilmiş isimlere bile kucak açan, Polanski gibi bir çocuk tecavüzcüsünü alkışlar eşliğinde ödüllendiren bu sektörü ayakta tutan isimlerin kendilerinin de temiz olması beklenemezdi zaten. Elbette Hollywood’da gördüğümüz üzere #MeToo benzeri hareketlerin yaptırım gücü kısıtlı. Ancak en azından gerçek yüzlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Cannes da bu yüzleşmeye sahne olmak için en ideal yer olabilir. Sektörü yakından takip edenler, Cannes’ın ne tür pisliklere ortak olduğunu ya da en azından sessiz kaldığını çok iyi bilir.