Savaşların sahada olduğu kadar masada da kazanılıp kaybedildiğini George R.R. Martin‘in Buz ve Ateşin Şarkısı serisi kadar iyi anlatan çok az eser vardır herhâlde. Hâl böyleyken bu seriden uyarlanan dizilerin her seferinde savaşı masada kaybediyor olması epey ironik. Ne var ki karşımızdaki tablo tam olarak bu. Game of Thrones gibi House of the Dragon da sahada ortaya koyulan etkileyici işi, yöneticiler tarafından masada alınan kararlarla kıymetsiz hâle getiriyor.
2022 yılında ekrana gelen ilk sezonuyla epey etkileyici bir başlangıç yapan House of the Dragon, 2. sezonunu bu hafta tamamladı. Ancak bu kez ağızlarda bıraktığı tat çok daha keyifsizdi. Sezonun büyük bölümünü ileride yaşanacak önemli olaylar için taşları döşeyerek geçiren House of the Dragon, bu yolun sonunu getirmeden sezonu noktaladı. Geriye de tatmin olmamış milyonlarca izleyici bıraktı. Üstelik şimdi bu izleyicilerden yeni sezon için yaklaşık iki yıl beklemeleri isteniyor. Gerçekten dâhiyane bir strateji.
Aslında ilk sezon gibi 2. sezonun da 10 bölüm sürmesi gerekiyordu. Ancak 2. sezonun çekimleri başlamadan önce HBO bölüm sayısını sekize düşürdü. O dönemde pek üstünde durmadığımız bu değişiklik, bugün dizinin yarım yamalak bir final yapmasının arkasındaki en önemli sebep oldu. Çünkü o dönemde düşündüğümüzün aksine, 2. sezonun hikâyesi sekiz bölümde anlatılmaya daha uygun olacağı için değil, normalde bu sezonun sonunda anlatılacak olaylar bir sonraki sezona ertelendiği için bölüm sayısı azaltılmıştı. Yani hikâye sekiz bölüme sıkıştırılmamış, bunun yerine son kısmı kesilmişti. Tabii biz bunu 2. sezon tamamlandıktan sonra öğrendik.
Dizinin yaratıcısı ve showrunner’ı (yani dizinin başındaki isim) olan Ryan Condal, bu hafta basın mensuplarıyla bir araya geldi ve bazı konulara açıklık getirdi. Normalde bu sezonun sonunda olması planlanan “Battle of the Gullet”ı 3. sezona bıraktıklarını söyleyen Condal, zaman ve bütçe konusunda sınırsız imkânlara sahip olmadıklarını, bu yüzden bu savaşı hakkıyla çekebilmek için zamana ihtiyaç duyduklarını söyledi. Öte yandan dizinin uzun vadeli planını da düşünmeleri gerektiğini ekledi. Bunun tercümesi şuydu: HBO normalde 3 sezona sığdırılabilecek bir hikâyeyi 4 sezona yayma kararı almıştı ve hikâyenin esnetilmesi gerekiyordu. Bu da yetmezmiş gibi Warner Bros. da diziye hikâyenin gerektirdiği bütçeyi vermemişti. Bu da yaratıcı ekibin ilk sezondan sonra verilen iki yıllık araya rağmen Battle of the Gullet’ı hak ettiği şekilde çekmesini imkânsız hâle getirmişti.
House of the Dragon seviyesinde bir dizinin yöneticisinin, iki yılda bir savaş sahnesini çekemedik diyor olması, planlama ve yönetim aşamasında ne denli bir başarısızlıkla karşı karşıya olduğumuzun göstergesi. Bu başarısızlığın bir diğer sonucu da izleyicilerin sezonlar arasında iki yıl bekletilmesi. En az House of the Dragon kadar büyük bir prodüksiyona sahip olan Game of Thrones yedi yıl boyunca her sene yeni bir sezon çıkarırken, şimdi iki yılda bir sezon çıkarılabiliyor olması prodüksiyonun büyüklüğüyle açıklanamaz. HBO ve Warner Bros., The Last of Us ile birlikte son yıllarda HBO‘dan çıkan en başarılı iki işten biri olan House of the Dragon’a çelme takmak için ne gerekiyorsa yapıyor.
Game of Thrones’un ilk sezonlarının bu kadar başarılı olmasındaki en önemli faktörlerden biri, sezonluk hikâye arkını nerdeyse mükemmelleştirmiş olmasıydı. George R.R. Martin’in diziye kaynaklık eden romanları gibi Game of Thrones sezonları da kendi içinde bir bütünlüğü, bir başı sonu olan; kurduğu hikâyeyi kendince bir finale bağlayan hikâyeler anlatıyordu. D.B. Weiss ve David Benioff’un sezonluk kurgularındaki en akıllıca iş, kreşendo noktasına 9. bölümde ulaşıp, sezon finalinde bunu sindirmeleri ve yeni sezonun temellerini atmalarıydı. Bu formül yıllarca diziye başarıyla hizmet etti. Son sezonlarda bu formülün terk edilmesi ise Game of Thrones’un düşüşünde büyük rol oynadı. Önünde böyle bir örnek varken House of the Dragon’ın bu formülü elinin tersiyle itmiş olması, diziye büyük zarar verdi. Çünkü Game of Thrones formülünün en büyük getirilerinden biri de sezonu yüksek bir noktada tamamlayıp, sezonun geri kalanına dair memnuniyetsizlikleri örtebiliyor olmasıydı. Şimdi böyle bir finalin olmaması, sezonun geri kalanını da çıplak bıraktı.
House of the Dragon’ın 2. sezonunu bu hâliyle de sevenler olacaktır elbette. Hatta en başından beri bu evrenin karakter dramasını ve fantastik dünyasını seven biri olarak kendimi de bu gruba katabilirim -her ne kadar sezonluk hikâye arkının bu hâliyle zayıf kaldığına inansam da. Ancak bu, 2. sezonun stratejik bir hata yaptığı gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü “Game of Thrones’u savaş sahneleri için izliyorsanız, izlemeyin!” diyen kesim, dizinin izleyici kitlesinin ufak bir bölümünü oluşturuyor. Game of Thrones dizilerinin bu kadar başarılı olmasının sebebi ana akım izleyiciye de hitap ediyor olmaları. Bu fantastik evrenin büyük bütçeli prodüksiyonlarla karşımıza çıkmasına imkân sağlayan da bu ana akım izleyici. Şimdi böylesine göz göre göre yapılmış bir hatayla o seyircinin mutsuz edilmiş olması, tüm Game of Thrones serisinin geleceği için risk teşkil ediyor.
Hollywood’un diğer büyük stüdyoları gibi Warner Bros. Discovery de kısa vadede elde edilecek kazanç uğruna elindeki güçlü I.P.’lerin (kıymetli serilerin) değerini düşürüyor. Oysa House of the Dragon, Game of Thrones’un son iki sezonu sonrası oluşan negatif algıyı tersine çevirme konusunda önemli bir potansiyel ortaya koymuştu. HBO bu diziyi olabilecek en iyi şekilde ekrana getirse, milyar dolarlık bu I.P.’yi daha da canlandırmış olacaktı. Ancak onlar ellerindeki “ürünün” suyunu sıkmayı tercih etti.