Oppenheimer’ın ardından: Manhattan & The Day After Trinity

Manhattan

Nolan’ın Oppenheimer filmi sonrası sinema/TV tarafında konuya dair ek kaynak arayanlar için iki yapım ön plana çıkıyor: 1981 yapımı The Day After Trinity belgeseli ve Manhattan dizisi.

Christopher Nolan’ın Oppenheimer filmi, bugün itibarıyla gişede 900 milyon dolar hasılata ulaşarak Bohemian Rhapsody’yi geride bıraktı ve tüm zamanların en çok hasılat yapan biyofilmi oldu. Robert Oppenheimer gibi genel izleyici kitlesinin önemli bir bölümünün bugüne kadar muhtemelen adını bile duymadığı bir fizikçiye, üç saatlik bir biyofilm çekip, bunu tüm zamanların en büyük gişe başarılarından birine dönüştürmek ancak Nolan’ın yapabileceği bir şeydi herhalde. Elbette Barbenheimer çılgınlığı bu başarı hikâyesine epey katkı sundu ama filmin haftalarca geniş kitlelere ulaşması tek başına Barbenheimer ile açıklanamayacak bir başarı.

Christopher Nolan‘ın Oppenheimer’ı, Japonya’da yüzbinlerce sivilin üzerine atılan nükleer bombalara dair kimseyi kızdırmamaya çalışan ortodoks yaklaşımıyla politik olarak sıkıntılı bir film olsa da günün sonunda tüm fizik ve bilim dünyasına ilgiyi arttırmış olmasıyla takdire şayan bir iş çıkardı aslında. Nolan’ın filmi sonrası özellikle Manhattan Projesi’ne ve bu projeyle ilişkili bilim insanlarına ilgi kayda değer ölçüde artmış durumda. Bu noktada ortaya çıkan ek kaynak arayışında benim için ön plana iki yapım çıkıyor: Bunlardan ilki 2014-15 yıllarında WGN America kanalında yayınlanan Manhattan dizisi, diğeri ise Manhattan Projesi’nin nadir arşiv görüntülerini içeren The Day After Trinity belgeseli.

Oppenheimer

The Day After Trinity (1981, Yönetmen: Jon Else)

Internet Archive üzerinden ücretsiz olarak izlenebilen The Day After Trinity belgeseli, 1981 yılında yayınlandığında, Manhattan Projesi’ne dair hiç görülmemiş arşiv görüntülerini içermesiyle dikkat çekmişti. Filmin yayınlanmasından kısa süre önce gizliliği kaldırılan bu arşiv görüntüleri, Robert Oppenheimer’ın başında olduğu Manhattan Projesi’nde ve projeye ev sahipliği yapan Los Alamos karargahında yaşananları ilk kez kamuoyuna göstermişti.

Nolan’ın filminde de gördüğümüz Hans Bethe ve Frank Oppenheimer gibi isimlerin o dönem Los Alamos’ta yaşananlara dair tanıklıkları üzerinden ilerleyen The Day After Trinity, klasik bir konuşan kafalar belgeseli aslında. Yapısal olarak vasatın ötesine geçebilen bir film değil. Ancak Oppenheimer’ı izledikten sonra o dönemi arşiv görüntüleri üzerinden görmek, Nolan’ın filmine yeni bir katman ekliyor. Filmin belki de en ilgi çekici yanı ise, doğrudan Manhattan Projesi’nde yer almış, Hiroshima ve Nagazaki’de yaşananlardan kısmen sorumlu kişilerin yıllar sonra dönüp baktıklarında o günleri ve kendi rollerini nasıl değerlendirdiklerini görmek; Kendi geçmişleriyle girdikleri hesaplaşma. Nitekim filme ismini veren “The Day After Trinity” ifadesi de zaten böyle bir hesaplaşmadan geliyor. Trinity’nin sonuçlarına şahit olduktan sonra bu projeyi sürdürmüş olmalarının pişmanlığını doğrudan Oppenheimer’dan duymak, Nolan’ın filminin ana meselesini de daha ikna edici kılıyor.

Manhattan (2014-15, WGN America)

Manhattan Projesi’nde yaşananları arşiv görüntüleri ve projede yer alanların tanıklıklarıyla olabildiğince gerçekçi bir düzlemde ele alan The Day After Trinity’nin aksine Manhattan dizisi, anlatısının merkezine kurgusal karakterleri yerleştiriyor. Tarihi gerçeklikten çok uzaklaşamasa da kurmaca bir tarih anlatısı üzerinden ilerleyen dizi, Manhattan Projesi’nde çalışmak için Oppenheimer’ın ekibine katılan bilim insanları (neredeyse tamamı kurgusal karakterler) ile onlarla birlikte Los Alamos’ta yeni bir hayat kurmaya çalışan ailelerine odaklanıyor. The Day After Trinity, Nolan’ın filminde anlattıklarını tasdiklemek için izlenebilecek bir yapım olarak ön plana çıkarken, Manhattan dizisi, Oppenheimer filminin üzerinde pek durmadıklarını detaylandırmasıyla filmi sevenlerin şans vermesi gereken bir yapım olarak değerlendirilebilir.

Sam Shaw’un yaratıcısı olduğu dizinin oyuncu kadrosunda John Benjamin Hickey, Olivia Williams, Ashley Zukerman, Rachel Brosnahan, Katja Herbers, Harry Lloyd gibi isimler yer alıyor. Dizide zaman zaman boy gösteren Robert Oppenheimer’ı ise Daniel London canlandırıyor. Dizi, geniş kitlelere ulaşamadığı için iki sezonun ardından iptal edilmiş olsa da bu dizinin kalitesinden ziyade yayınlandığı kanalla ilgili aslında. Çünkü normalde kurmaca işlere imza atmayan WGN America, o dönem Manhattan ve Underground gibi bir iki diziyle bu alanda şansını denemiş, istediği sonuçları alamayınca da bu alandan çekilmişti. Bu yüzden Manhattan dizisi de uzun soluklu olamadı. Ancak yayınlandığı iki sezon boyunca eleştirmenlerden büyük ölçüde övgü topladı.

Batı dünyasının dört bir yanından gelen bilim insanları ile yanlarında sürükledikleri ailelerinin çölün ortasında, ordunun sıkı kontrolü altındaki bir kasabada yıllarca yaşamaları fikri, Manhattan gibi bir dizide anlatılmaya son derece elverişli. Nitekim dizi de Los Alamos’taki gizliliğin çiftler üzerinde yarattığı baskıdan, bir nükleer bombanın gölgesinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan gençlere kadar bu projeden etkilenen pek çok farklı karakterin hikâyesini anlatarak, Manhattan Projesi’nin farklı yönlerini gözler önüne seriyor.