Filmlerin hızlıca dijitale gelmesi sinema dünyasında dengeleri değiştiriyor

sinema dünyası

Bu yazın en büyük filmlerinden biri olan Furiosa: A Mad Max Saga, 25 Haziran’da, yani vizyona girdiği tarihten sadece 33 gün sonra VOD’ye (öde-izle servislerine) geldi. Son Mad Max filmi, aldığı tüm övgülere rağmen gişede aradığını bulamamıştı ve stüdyoya zarar ettireceği kesindi. Bu yüzden Warner Bros.’un koparabileceği her kuruşu koparabilmek için filmi bir an önce VOD’ye getirmek istemesi anlaşılabilir. Ne var ki Furiosa münferit bir vaka değil. Son dönemde, gişe performanslarından bağımsız olarak, yüksek profilli pek çok filmin vizyona girdikten sadece birkaç hafta sonra VOD’ye ya da dijital platformlara geldiğini görmeye başladık. Çok değil, daha birkaç yıl öncesine kadar sinema salonu işletmecileri için asla kabul edilemez olarak görülen bu durumun bugün artık yeni normal hâline gelmiş olması, sadece sinema salonları için değil sinema dünyasının tümü için bir değişim dönemine girdiğimizin habercisi.

Bu değişimin sinema dünyasında ne gibi etkiler yaratabileceğine geçmeden önce, bu değişimin kendisini detaylandırmakta fayda var. Furiosa’nın vizyona girdikten sadece dört hafta sonra VOD’ye gelmesinin münferit bir durum olmadığını görmek için, son haftalarda VOD’ye gelen filmlerin vizyon tarihlerine ve ne kadar süre sinema salonlarına özel kaldıklarına bakmamız yeterli olacaktır.

Bu tabloya baktığımızda ilk bakışta iki şey dikkat çekiyor: Bunlardan ilki, aylar ilerledikçe daha da düşük gün sayılarının karşımıza çıkmaya başlaması. Bu durum, filmlerin hızlıca VOD’ye gelme süresinin gitgide daha da kısaldığını, stüdyoların aşılan sınırları adım adım ilerlettiğini gösteriyor. İkincisi ise gişede başarı yakalayan filmlerin de bu durumdan muaf olmadığı gerçeği. Dune: Part Two ve Godzilla x Kong gibi salonlara çok sayıda izleyici çeken filmlerin bile sadece bir buçuk ay sonra VOD’ye geliyor olması, bunun gişede hayal kırıklığı yaratan işlerle sınırlı olmadığını gösteriyor.

Son dönemde ortaya çıkan bu tabloyu daha iyi analiz edebilmek için geçtiğimiz iki yılın aynı dönemde çıkan filmlerine de bakalım:

İkinci tabloya baktığımızda görüyoruz ki bir iki istisna dışında, ki bu istisnaların önemine az sonra değineceğiz, filmlerin vizyon tarihleriyle dijital yayınları arasındaki süre 30 günün altına hiç inmiyor. Standardın ise yaklaşık 45 gün olduğunu görüyoruz. Gişede başarı yakalayan filmlerde ise bu süre genelde 60 güne kadar çıkıyor. Kaldı ki aslında bu bile üç dört yıl öncesine göre epey taviz verilmiş rakamlar. Çok değil, daha dört yıl öncesine kadar stüdyoların vizyona giren filmlerini dijitale getirmeden önce en az 90 gün beklemeleri gerekiyordu.

Pandemi Dönemi Sinema Salonlarını Taviz Vermeye Zorladı

1990’lardan beri yürürlükte olan 90 gün kuralının ortadan kalkması pandemi döneminde yaşandı. Pandemi şartları yüzünden kepenk kapatmak zorunda kalan sinema salonları, bu dönemde hayatta kalabilmek için pek çok taviz verdi. Bunlardan biri de stüdyoların filmlerini kısa süre içinde dijitale getirmelerine izin vermekti. Aslında her şey, 2020 yazında Universal ile AMC Theatres arasında imzalanan anlaşma ile başladı. ABD’nin en büyük sinema salonu zinciri olan AMC Theatres, Universal ile anlaşarak, ufak bir pay karşılığında stüdyonun gösterime giren filmlerini sadece 17 gün sonra dijitale getirmesine izin verdi. Daha sonra bir diğer sinema salonu zinciri olan Cinemark da Univesal ile benzer bir anlaşma imzaladı. Kısa süre sonra onlara diğer stüdyolar ve sinema salonu zincirleri de katıldı. Pandemi döneminde aşağı çekilen bu süreler, bir daha yukarı çekilemedi. Filmlerin 90 gün beklemeden VOD ya da dijitale gelmesi, kısa süre içinde standart hâline geldi. İlk aşamada bu süre ortalama 45 güne çekildi ama her yıl biraz daha geri gitti. 2023 yılında, filmlerin VOD’ye gelmeden önce sinemalarda geçirdiği sürenin ortalaması 30 güne kadar düşmüştü. Bu gidişatla 2024’te bu süre 20-25 gün arasına inmiş olacak.

Pandemi Döneminde Verilen Tavizler Stüdyolar Tarafından İstismar Ediliyor

Pandemi döneminde ortalama 45 güne düşen bekleme süresinin bugünlerde 20-25 güne kadar gerilemesinin başlıca faillerinden biri de David Zaslav. Warner Bros. 2022 yılında tamamlanan anlaşmayla Warner Bros. Discovery’ye dönüşürken, şirketin başına da Discovery CEO’su David Zaslav geçti. Hollywood dışından gelme bir isim olan Zaslav, sektörün yazılı olmayan kurallarını pek dikkate almadı. Post-prodüksiyonu bile tamamlanmış, yayınlanmaya hazır filmleri “bunu verginden düşeriz” diyerek çöpe atmaktan geri durmayan, masrafları kısmak için dijital platformundaki orijinal içerikleri yayından kaldıran Zaslav, sinema salonlarıyla stüdyolar arasındaki uzlaşmayı da dikkate almadı. İkinci tablodaki istisnalardan biri olan Shazam: Fury of the Gods’ın vizyona girdikten sadece 21 gün sonra dijitale gelmesi, bugün yaşanan değişimin fitilini ateşleyen gelişmelerden biriydi. Zaslav yönetimindeki Warner Bros. Discovery’nin umarsız hamleleri, zamanla diğer stüdyolar için de emsal teşkil etmeye başladı. Sınırları ilk aşan Zaslav olduğu için tepkileri o çekerken, diğer stüdyo yöneticileri de onun arkasına saklanarak aslında aynı hamleleri yaptılar.

Filmler VOD’den Kayda Değer Gelirler Elde Etmeye Başladı

İkinci tablodaki bir diğer istisna olan The Northman ise bu değişimin arkasındaki motivasyonu gözler önüne sermesi açısından önemli. 75-80 milyon dolar gibi kayda değer bir bütçeyle çekilen film, gişede tam anlamıyla çakıldı ve dünya genelinde 70 milyon dolara bile ulaşamadı. Ancak filmin dağıtımcısı olan Focus Features, birkaç ay sonra bir açıklama yaparak The Northman’in finansal olarak başarılı olduğunu söyledi. Çünkü Focus Features, gişede başarılı olamayacağını fark ettiği filmi sadece 21 gün sonra VOD’ye getirdi ve film burada çok daha başarılı oldu. Bu da VOD’nin bu tarz filmler için önemli bir gelir kapısı hâline gelebileceğini gösterdi.

Deadline, mayıs ayında 2023 filmlerine dair kapsamlı bir makale yayınlandı. Söz konusu bu makale, 2023’te gişede çakılan filmlere odaklanıyordu. Ancak Deadline’ın paylaştığı rakamlar, sadece gişe rakamları hakkında değil, filmlerin diğer gelir kalemleri hakkında da önemli veriler barındırıyordu. Örneğin gişede sadece 173 milyon dolar hasılat yapabilen son Indiana Jones filmi, VOD’den bir 80 milyon dolar daha eklemişti. The Flash, gişe yolculuğunu 115 milyon dolar hasılatla tamamladıktan sonra, VOD’den 50 milyon dolar gelir elde etmişti.

Üstelik stüdyolar, bu VOD gelirlerinden daha büyük paylar alıyor. Sinema salonları ile stüdyolar arasındaki gelir dağılımı genelde yüzde 50-50 oluyor. Bu durum ülkeden ülkeye, filmden filme değişiyor olsa da hasılat dağılımı için kabul edilen global ortalama yüzde 50. VOD gelirlerinde ise stüdyonun payı yüzde 70. Dahası stüdyoların bu geliri başkalarına dağıtması da gerekmiyor. Normalde yıldız oyuncular, yönetmenler gibi kişilere sabit bir ücretin yanı sıra hasılattan da belli bir pay ödeniyor. Hollywood’da bu ödemelere “residuals” deniyor. VOD gelirlerinde ise genelde bu residual ödemeleri bulunmuyor -gerçi işler böyle giderse yakında kontratlara onlar da eklenmeye başlanacaktır. Bu da elde edilen gelirin yüzde 70’inin stüdyoya kalmasını sağlıyor.

Hayat Pahalılığı ve Bilet Fiyatları, İnsanları Ev Sinemasına İtiyor

VOD rakamlarındaki bu artışta tüm dünyada etkisini hissettiren hayat pahalılığının ve artan bilet fiyatlarının da payı büyük. Sadece Türkiye’de değil başta ABD olmak üzere pek çok ülkede insanlar artık sinemaya gidip film izlemeye bütçe ayıramayacak noktaya gelmiş durumda. Özellikle çiftler ve aileler için sinemaya gidip birlikte film izleme deneyimi epey maliyetli bir hâl aldı. Bu yüzden sinemaya gitmek yerine filmi VOD’de kiralayıp evde izlemek daha cazip geliyor. Zaten bugün artık neredeyse her evde dev TV’ler var. Normalde sinema deneyimi dev bir ekran ve iyi bir ses sisteminden fazlasını sunuyor elbette ama son dönemde o deneyim de bozulmaya başlamış durumda. Bir yandan projektör lambalarının ışığını kısan sinema salonları, diğer yandan izleme deneyimini bozan izleyiciler derken sinema salonları artık filmleri deneyimlemenin en ideal yolu olma özelliklerini de yitiriyorlar. Hâl böyle olunca insanlar gitgide daha çok evde film izlemeye yöneliyor.

Sinema Deneyimi Yakın Bir Gelecekte “Event Filmleri”yle Sınırlı Kalacak

Stüdyoların filmlerini sadece birkaç hafta sonra VOD’ye getiriyor olması, filmleri evde izlemeye razı olan izleyicilerin sinemaya gitme ihtimalini daha da düşürüyor. Normalde merakla beklenen bir filmi evde izlemek için en az üç ay beklemeniz gerekiyordu. Şimdiyse sadece bir iki hafta fazladan bekleyip evinizde izleyebiliyorsunuz. Bu sebeple önümüzdeki dönemde sinemaya giden kişi sayısının hızla azalacağı düşünülüyor. Nitekim bunu şimdiden görmeye başladık. Bu, sinema salonlarının artık izleyici çekemeyeceği anlamına gelmiyor ama salonların artık sadece belli başlı filmlere kalacağını gösteriyor. Hollywood bu filmleri “event filmleri” olarak tanımlıyor. Yani çıktığında epey ses getiren, insanların bir an önce gidip izlemek, üzere konuşmak istediği filmler. Oppenheimer, Barbie, Dune, Avengers… Bu filmler önümüzdeki dönemde de salonlara izleyici çekmeye devam edecek gibi görünüyor. Ancak söz konusu orta ve küçük ölçekli filmler olduğunda, insanların sinemaya gitgide daha az gittiğini göreceğiz. Bu filmler çoğunluk tarafından evde, VOD ya da dijital platformlar üzerinden tüketilecek.

Bu yeni sistemde bağımsız ya da arthouse filmlerin gişede başarılı olma ihtimali epey düşük. Avengers ya da Godzilla gibi blockbuster filmler, genelde hasılatlarının büyük bölümünü ilk bir iki haftası içinde yapıyor. Diğer yandan bu kadar büyük tanıtım bütçelerine sahip olmayan, bu kadar çok ses getirmeyen bağımsız ve arthouse filmler ise olumlu yorumların yayılmasına bel bağlıyor. Bu yüzden bu filmlerin hasılatları haftalar ilerledikçe artabiliyor. Örneğin Parasite hasılatının büyük bölümünü gösterime girdikten haftalar sonra yapmıştı. Şimdi bu filmlerin daha ikinci, üçüncü haftada dijitale geliyor olması, bu uzun soluklu gişe macerasını büyük ölçüde imkânsız hâle getirecek. Nitekim bu tarz filmlerin vizyona girdikten sadece birkaç hafta sonra gösterimden kalkıp VOD’ye geldiğini görmeye başladık bile. Bu da Parasite, Nomadland, Aftersun gibi filmleri sinemada artık eskisinden de küçük bir kitlenin izleyeceği anlamına geliyor.

Bu Dönüşüm Film Üretimini de Değiştirecektir

90’ların sonunda DVD satışlarında patlama yaşandığında, bu durum Hollywood’da tüm dengeleri değiştirmişti. Normalde gişede büyük başarı yakalayamayan orta bütçeli filmler DVD satışlarında kayda değer gelirler elde ettiği için, Hollywood bu tarz filmlere daha çok bütçe ayırmaya başladı. Bu da o yıllara damga vuran pek çok filmin ortaya çıkmasını mümkün kıldı. DVD satışları azalıp dijitale geçiş başladıktan sonra ise yeniden büyük bütçeli filmlerin Hollywood’daki bütün parayı çektiği düzene dönüldü. Ancak şimdi VOD’nin stüdyolar için yeni bir gelir kapısı açmış olması, 90’ların sonunda gördüğümüze benzer bir dönüşümü de tetikleyebilir. Çünkü 55 milyon dolara çekilen Challengers ya da 75 milyon dolara çekilen The Northman gibi filmler bu bütçeleri gişede karşılayamasa da VOD geliri sayesinde stüdyolar için kârlı yatırımlara dönüşebiliyorlar. Bu da önümüzdeki dönemde orta bütçeli filmlerin geri dönüşünü sağlayabilir. Elbette bu, ortaya çıkabilecek pek çok senaryodan sadece bir tanesi. Ancak sinema dünyasının yeniden bir dönüşüm sürecine girdiği kesin. Ne yazık ki kesin olan bir şey daha var ki o da bu dönüşüm sürecinin sonunda sinema salonlarının “event filmleri”ne kalacağı gerçeği. Sinema artık bir deneyim değil etkinlik alanı. Bunun ötesinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkacağını ise izleyip göreceğiz.

Kaynaklar: IndieWire, Forbes, Notebook, Variety, ScreenRant,