Viggo Mortensen kendisini derinden etkileyen 4 filmi seçti

Viggo Mortensen

Klasik filmleri izleyicilerle buluşturan TCM’nin konuğu olan Viggo Mortensen, kendisini derinden etkileyen filmlerden oluşan, dört filmlik bir seçki hazırladı.

A History of Violence, Captain Fantastic ve The Lord of the Rings üçlemesi gibi filmlerdeki rolleriyle tanınan başarılı oyuncu Viggo Mortensen, son yıllarda yönetmen olarak da adından söz ettiriyor. 2020 yapımı Falling ile ilk uzun metrajlısına imza atan Mortensen, bu hafta da western türündeki ikinci filmi The Dead Don’t Hurt‘ü sinemaseverlerle buluşturdu. Yeni filminin tanıtım çalışmaları kapsamında çeşitli röportajlar veren Viggo Mortensen, geçtiğimiz günlerde de klasik filmlerin gösterimi konusunda en önemli platformlardan biri olan Turner Classic Movies (TCM)’e konuk oldu.

TCM, geçtiğimiz yıl kapatılmanın eşiğine gelmiş ama Martin Scorsese, Steven Spielberg ve Paul Thomas Anderson gibi sinemacıların devreye girmesiyle ayakta kalmıştı. Bu yönetmenlerin TCM’nin sahibi olan Warner Bros. Discovery ile yaptığı anlaşmanın bir parçası da tanınmış sinemacıların TCM için küratörlük yapması ve çeşitli seçkiler hazırlamasıydı. O günden beri pek çok isim TCM için favori klasik filmlerini bir araya getirdikleri seçkiler hazırladı. TCM’de konuk küratör rolünü bu hafta da Viggo Mortensen üstlendi. Ünlü oyuncu, özellikle sinema kariyeri konusunda kendisini derinden etkileyen dört filmi bir araya getirdiği bir seçki hazırladı.

Stagecoach (1939), Yön: John Ford

“John Ford’dan bahsetmeden western janrından söz etmek mümkün değil. Bugün bu filmleri izlediğinizde, bu karakterlerin klişe olduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü bu tarz karakterlerin çıkış noktası bu filmler ve John Ford onları başarıyla ele alıyor. Günün sonunda bu karakterler, onlardan beklemeyeceğiniz yollar izliyorlar.”

If I Should Die Before I Wake (1952). Yön: Carlos Hugo Christenson

“Bu film, babası polis olan Lucho adlı bir çocuğun perspektifinden anlatılan, rahatsız edici türde bir peri masalı. (…) Size Hansel & Gretel’i andırabilir. Fritz Lang’in M’ini hatırlatabilir. Ve bir bakıma, görselliğiyle ve tonuyla bana Charles Launghton’ın Night of the Hunter’ını da andırıyor.”

La Pointe Courte (1959), Yön: Agnes Varda

“Agnes Varda ile hayatının sonuna doğru tanışma şansına erişmiştim ve bu ilk filmimi yönetmeden hemen önceydi. Bana neler yaptığımı sordu; Ben de ilk filmimi çekmek üzere olduğumu söyledim. ‘Aa ne güzel, seyirciye bir şey göstermemeye özen göster’ dedi. Ben de ‘Bu görsel bir sanat, izleyiciye bir şey gösterme derken ne demek istiyorsun?’ diye sordum. ‘Demek istediğim gösterme, onun yerine hikâye anlatıcılığı yeteneğinle onlarda bir şeyler görme isteği yarat. Onlara gösterme. Onların görmek istemelerini sağla.’ dedi”

The Great Santini (1979), Yön: Lewis John Carlino

“Bu özel bir film. Bir tür çarpık bir komedi ama son derece gergin yüzleşme sahneleri var; Özellikle de Robert Duvall ve Michael O’Keefe’in canlandırdığı baba ile oğlu arasında. İlk izlediğimde hem Duvall ve O’Keefe’in, hem de Blyte Danner’ın performansından çok etkilenmiştim.”