Koloni, Meteorlar, Gulyabani gibi filmlerle adından övgüyle söz ettiren Gürcan Keltek‘in merakla beklenen yeni filmi Yeni Şafak Solarken (New Dawn Fades), dünya prömiyerini geçtiğimiz günlerde 77. Locarno Film Festivali‘nde yaptı. Keltek’in yeni filmi festival jürisinden ödül alamamış olsa da film eleştirmenleri tarafından oylanan Boccalino d’Oro ödüllerinde “En İyi Film” ödülünü kazandı.
Yeni Şafak Solarken’in Locarno’daki gösteriminin gerçekleşmesiyle birlikte, filme dair ilk eleştiriler de yayınlandı. Gürcan Keltek’in yeni filminin uluslararası sinema basınında nasıl karşılık bulduğunu görmek için, Locarno sonrası çıkan ilk eleştirilerden dikkat çeken kısımları derledik.
Filmin oyuncu kadrosunda Cem Yiğit Üzümoğlu, Ayla Algan, Erol Babaoğlu, Suzan Kardeş, Dilan Düzgüner ve Gürkan Gedikli yer alıyor. Filmin yapımcısı olan Vigo Film’in Yeni Şafak Solarken için paylaştığı resmi sinopsis şöyle:
“Yeni Şafak Solarken” yıllardır hastaneye girip çıkan, sistemin içinde sıkışıp kalmaktan yorulmuş ve öfkeli olan Akın’ın son kez taburcu olduktan sonra İstanbul’da gezinirken gerçek benliğiyle bağını kaybetmesini ve zihninin bir başka gerçekliğe kaymasını konu alıyor.”
Yeni Şafak Solarken: Eleştirmenler Ne Diyor?
Marc van de Klashorst / ICS (★★★★☆):
“Bazen bir filmden çıktığınızda ‘Ben az önce ne izledim?’ diye düşünürsünüz. Eğer bu sizin için negatif bir şeyse Gürcan Keltek’in ilk kurmaca filmi olan Yeni Şafak Solarken sizin için olmayabilir. Ama eğer akıl sağlığıyla ilgili sorunlar yaşayan birinin kafasının içinde olmak ilginizi çekiyorsa -neyin gerçek neyin hayal olduğunu anlamakta zorlandığınız anlarda dahi ne yaşandığı pek açıklanmıyor olsa bile-, o zaman Keltek’in akıl sağlığına, bir şehre ve ikisi arasındaki bağlantılara (psikocoğrafya olarak da bilinir) dair bu incelemesine mutlaka bir şans verin. Ağır tempolu, dolambaçlı ve duygusal olarak tutunacak pek az dal sunan Yeni Şafak Solarken, ilgi uyandırıcı olsa da zorlayıcı bir film; Kurmaca bir yapımdan ziyade atmosfer odaklı bir esere yakın duruyor. İzleyicileri kesinlikle ikiye bölecek bu film, festivallerde kendine niş bir kitle bulacaktır ama bu çevrenin dışına çıkma şansı pek yok.”
(…)
“Yeni Şafak Solarken’in mesajı (kasıtlı olarak) belirsiz bırakılmış olsa da Keltek’in bu gizemi yaratan yönetimi filmin her anında belirgin. Tıslamalar, şırıltılar ve statikle dolu ses tasarımı, Akın’ın zihnindeki anlaşılmaz seslerle birleşerek zaman zaman gerçek hayattaki diyalogları bastırıyor ve Akın gibi izleyiciyi de diken üstünde tutan, sinir bozucu ve gergin bir ses dünyası yaratıyor. Britanyalı müzisyen Son of Phlilip’in elektronik ağırlıklı müzikleriyle birleşen sesler, filmin üzerinde bir kara bulut gibi gezinerek, tekinsiz varlığını her an hissettiriyor. Daha önce Werner Herzog’la pek çok kez çalışan Peter Zeitlinger’in süzülen kamera hareketleri ve geniş açılarla bezeli görüntü yönetimi, filmin huzursuz doğasına katkı sunarak, ana karakterin zihinsel durumunun sinematik yansımasını mükemmelleştiriyor. Tüm bunlar bir araya gelerek son derece atmosferik ve karanlık bir şekilde şiirsel ama bir o kadar da içine girmesi zor bir film yaratarak Keltek’in benzersiz vizyonunu ortaya koyuyor. Yapılandırılmış bir anlatının yokluğundan korkmayanlar ve sinemanın düşünsel olmasını sevenler için izlemeye değer bir film.”
Carmen Gray / The Film Verdict:
“Gürcan Keltek’in Locarno Film Festivali’nin uluslararası yarışma bölümünde gösterilen bu ikinci filminde, uzun süredir akıl hastalığından muzdarip olan eski bir tiyatro öğrenicisi, deneyimlediği korkunç karşılaşmaların başka bir boyuttan gelen ziyaretler mi, yoksa aldığı ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkmış sanrılar mı olduğunu anlamakta zorlanıyor. Bu belirsizlik, alışıldık bir gerilim unsuru olsa da Keltek’in, Akın’ın gerçekliğe tutunmaya çalışırken geçtiği yapılardan, su yollarından, camilerden ve yağmurla ıslanmış mezarlıklardan oluşturduğu bu atmosferik ve duyusal olarak sürükleyici gece manzarası, alışıldıktan olabildiğine uzak.”
(…)
“Dinamik, sersemletici kamera hareketleri, sanki ötedünyadan bir varlığın bakış açısından izliyormuşuz gibi bizi bir mekândan diğerine süzülerek götürüyor. Ustaca işlenmiş, imalı bir ses dünyası uğulduyor, tıkırdıyor, mırıldanıyor ve kükrüyor. Sorunlu bir zihnin uğursuz ve her yeri kaplayan gürültüsü, rüzgarın ağaçlarda sürekli bir kargaşa yaratması gibi bir an bile sükunete izin vermiyor.”
Nicholas Bell / IONCINEMA (★★☆☆☆):
“Gürcan Keltek’in ikinci uzun metrajlısı Yeni Şafak Solarken’in ana karakterinin karşılaştığı zorlukları ve sancıları tanımlamak için en uygun terim sanism (mentalizm) olabilir. Aynı adı paylaştığı Joy Division şarkısı gibi, ‘yönsüz’ bu filmde de zihinsel olarak dengesiz genç bir adam halüsinasyonlar arasında gidip geliyor. Anlatı, bir sarmalın içine düşmüş olan ana karakterin perspektifinden kurulduğu için, Keltek’in ağır ilerleyen temposunu anlamlandırmak ve bunun sadece zihinsel bir rahatsızlık mı yoksa daha karanlık ve doğaüstü şeylerin işaretçisi mi olduğunu anlamak zaman alıyor. Tıpkı Keltek’in 2017 yapımı filmi Meteorlar’da olduğu gibi, akıl hastalığının bu karmaşık tasvirinde de soyut janra ögeleri seyirciyi oyalıyor ve en nihayetinde de kendilerinden şüpheye düşürüyor, ki bu başta ilgi çekici olsa da sonradan tekrara düşüyor ve yorucu bir hâl alıyor.”
(…)
“Yeni Şafak Solarken, görsel olarak güçlü bir film olmasına rağmen, öznesiyle duygusal bir bağ kurmayı başaramıyor; Bu da bir gerilim, korku ya da endişe yaratma gücünü elinden alıyor.”
Eoghan Lyng / Dirty Movies:
“İstanbul bu filmde ana karakterlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. La Haine filmindeki Vinz için Paris ne anlama geliyorsa, İstanbul da Akın için onu temsil ediyor; Karakterinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Onu aynı anda hem mutlu ediyor, hem de korkutuyor.”
(…)
“Gürcan Keltek belgeselcilikten gelme bir yönetmen. Yeni Şafak Solarken’de, kendinden emin bir yaratıcıkla kurmaca çektiğini gösteriyor. Akın, gerçek dünyayla zıt düşen bir fantezi dünyasında geziniyor. Tanrısından kaçıp sığınacak bir yer ararken, çevresini saran yapılarda ferahlık buluyor; Bu arayışa, avının peşindeki bir avcınınkine benzetilebilecek bir hayranlık eşlik ediyor. İzleyicilerin, gördüklerini düşündükleri şeylerin anlamını yorumlamaları gerekiyor. Keltek kolay cevaplar sunmuyor; İzleyicilerin kendilerince cevaplamaları gereken sorular soruyor.
Kasvetli bir dokusu olan Yeni Şafak Solarken -filmin büyük bölümü gölgelerde ve karanlık merdiven boşluklarında çekilmiş, korku türü motifleriyle de oynuyor, özellikle de çeşitli synth’ler kullanan ses tasarımıyla. Bu cihazlar, duygusal alt tonları daha da ön plana çıkarıyor. Filmde müziğin konuşmaları bastırdığı anlar var ama ustaca yapılmışlar; Ana karakterin günlük yaşamından kopuşunu daha da belirginleştiriyorlar. (Akın) daha da koptukça, izleyicinin normal ile anormali ayırması da zorlaşıyor…”
Martin Kudláč / Cineuropa:
“Keltek, belgeselcilikten beslenen, plan sekansları ve çizgisel olmayan zaman akışıyla göze çarpan içe dönük bir anlatı kurarak, aklıselimlik ile delilik arasındaki o kırılgan sınırı inceliyor.”
(…)
“Keltek’in önceki işleri Meteorlar ve Gulyabani, uzun uzun durup düşünen tempoları, çağrıştırıcı doğal manzaraları ve gerçek ile gerçeküstü arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaya meyilli olmalarıyla dikkat çeken filmlerdi. Akın’ın iç karmaşası paranoya ve kaygıdan psikolojik çöküşe doğru ilerledikçe, belgesel gözlemciliği ile deneysel sinemacılığın harmanlanmasının daha da yoğunlaştığı bu ilk kurmaca filminde de tüm bu unsurlar mevcut. Diğer yandan film; yerinden edilme, kimlik ve varoluşsal kaygılar gibi temalara da değiniyor ve bunları Akın’ın psikolojik yolculuğuna kusursuz şekilde entegre ediyor.”