2024 Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor #6

Artık sonuna yaklaştığımız 77. Cannes Film Festivali, 12 gün boyunca gerek Ana Yarışma‘da gerek paralel seçkilerde merakla beklenen filmleri sinemaseverlerle buluşturdu. Böylece, yıl boyunca adından söz edeceğimiz pek çok filme dair ilk yorumları da duyma şansı yakaladık. Indiewire, The Film Stage, ScreenDaily, Little White Lies gibi saygın mecralarda yayınlanan eleştirileri tarayarak bu duyumları derlediğimiz “Eleştirmenler Ne Diyor” serimizi, altıncı sayısıyla noktalıyoruz.

“Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor” serimizin bu son sayısında; ScreenDaily Cannes Jürisi’nin yıldız tablosuna ilk sıradan giren All We Imagine as Light, İran’dan kaçmayı başaran Mohammad Rasoulof’un festivaldeki en uzun alkışı alan son filmi The Seed of the Sacred Fig ve Miguel Gomes imzalı Grand Tour var.

2024 Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor #6

All We Imagine as Light (Yön: Payal Kapadia)

MetaCritic Puanı: 92 / Rotten Tomatoes Yüzdesi: 100

Fionnuala Halligan / ScreenDaily (90):

“Tüm şehirler kesişim noktalarıdır; Hem ziyaretçileri, hem de sonsuza dek orada kalacak olsalar da hep ziyaretçi olarak kalanları kendisine çeken suni bir işaret ışığı. 30 yıl sonra Cannes’da Ana Yarışma’ya giren ilk Hindistan filmi olan All We Image as Light’ta Payal Kapadia’nın ikna edici şekilde sergilediği üzere, Mumbai de kendine özgü bir şehir. İzleyicilerin kendilerini teslim edebileceği bir ışık; Ucundan tutundukları, izlerinin kaybolup gittiği bir şehirdeki üç farklı jenerasyonu temsil eden üç kadının realist hikâyesi. Yetenekli bir belgeselcinin bu ilk kurmaca filmi, Lucrecia Martel ve Alice Rohrwacher gibi sinemacıların işlerini akıllara getiriyor ama aynı zamanda Wong Kar-wai’nin Hong Kong’la olan muhteşem aşk ilişkisini andıran sağlam bir romantik tarafı da var.”

Ankit Jhunjhunwala / The Playlist (91):

“All We Imagine as Light çokça tartışmayla ve estetikleştirmeyle karşılaşabilir ve bunu da hak ediyor. Ama günün sonunda, sinemada olağanüstü bir yeni sesin yükselişine ve Hindistan’daki sinemacılığın geleceği için taşları yerinden oynatacak bir atılıma şahit oluyoruz.”

Sophie Monks Kaufman / IndieWire (100):

“İnsanı içine çeken göz kamaştırıcı bu filmde Ranabir Das’ın çektiği her bir kare, öznelerine derin bir hassasiyetle yaklaşan birinin, açıkça görecek kadar uzakta duran ama o hayatın uğultusunu hissedecek kadar yakın olan bir fotoğrafçının çektiği bir fotoğrafın deriyi iğneleyen etkisine sahip.”

Jessica Kiang / Variety (100):

“Genç kariyerinin daha ikinci kurmaca filmine imza atan Kapadia, Hindistan’daki gündelik hayatın sıradan, içi boş satırları arasından zarif şiirsel pasajları bulma konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip olduğunu kanıtlıyor.”

The Seed of the Sacred Fig (Yön: Mohammad Rasoulof)

MetaCritic Puanı: – / Rotten Tomatoes Yüzdesi: 100

Ryan Lattanzio / IndieWire (A-):

“İran, son derece rahatsız edici bu başyapıtı En İyi Uluslararası Film Oscarı için göndermeyecektir elbette ama bu yakıcı gerilim filmi ulaşabileceği en geniş kitleye ulaşmayı hak ediyor. Mahsa Amini’nin 2022 yılında acımasızca öldürülmesiyle başlayan filmde Rasoulof, koruduğunu iddia ettiği insanlara eziyet eden bu dini patriyarkinin kadınları baskı altında tutması ve gücün yozlaştırıcı etkileri üzerine olağanüstü sürükleyicilikte bir alegori kuruyor.”

Jordan Mintzer / The Hollywood Reporter:

“Karanlık ve gitgide büyüyen 3 saatlik bir aile dramı olan The Seed of the Sacred Fig, İran’ın acımasız adalet sisteminin insan ruhu üzerindeki etkisine odaklanıyor ki bu Rasoulof’un da epey aşina olduğu bir konu. Ancak Rasoulof, İranlı meslektaşı Panahi’nın yıllar içinde meta-kurgu filmlerinde pek çok kez yaptığı gibi kamerayı kendisine çevirmek yerine, hayatını cehenneme çeviren insanlara odaklanmayı tercih ediyor.”

Jonathan Romney / ScreenDaily:

“(The Seed of the Sacred Fig) inişli çıkışlı bir film. Psikolojik gerginlikleri bir evin içinde klostrofobik bir ortamda ele aldığında ilgi çekici ama anlamsız şekilde bir ‘tehlike altındaki kadınlar’ gerilimine dönüştüğünde aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Yine de hem zulme karşı coşkulu bir protesto olduğu için, hem de yeni bir jenerasyonun -çoğunlukla da kadınların- kök salmış bir statükoya karşı çıkışını gözler önüne serdiği için, Rasoulof’un filmlerini sevenlerin de ötesinde, tüm seyirciler için mutlaka izlenmesi gereken bir yapım.”

Peter Debruge / Variety:

“Uluslararası tanınırlığı olan İranlı sinemacılar arasında teknik becerisini en güçlü şekilde sergileyenden biri Rasoulof. (Yönetmen) uzun süreli filmler çekmekten çekinmiyor ama hangi detayları paylaşacağı konusunda da takdire şayan ölçüde verimli. Dramaturji içgüdüleri Asghar Farhadi kadar edebi ya da keskin değil belki ama belli ki Chekvov’a fazlasıyla hakim.”

Grand Tour (Yön: Miguel Gomes)

Cannes Film Festivali

MetaCritic Puanı: 74 / Rotten Tomatoes Yüzdesi: 75

David Ehrlich / IndieWire (67):

“Özünde, konvansiyonel bir aşk filminden ziyade Sans Soleil gibi bir essay filmine yakın duran bu sarhoş edici biçimde soyut gezi filmi, göz kamaştırıcı olduğu kadar anlaşılmaz da.”

(…)

“Sans Soleil’in gölgesi Miguel Gomes’in büyüleyici Grand Tour’u üzerinde açıkça görülüyor; Daha az essayvari ama aynı ölçüde zamandışı bu gezi filmi, yer yer neredeyse Chris Marker’a borçlu hissettiriyor -Nasıl ki Gomes’in Tabu’su F.W. Murnau’ya borçluysa. Marker’ın 1983 yapımı başyapıtı gibi Gomes’in filmi de ‘egzotik’ belgesel görüntüleri ile ondan ayrı duran sesli anlatım arasında yarattığı gizemli ürpertiden güç alıyor. Ve Sans Soleil gibi Grand Tour da o hiç durmayan dış şeşi, eşlik ettiği görüntüleri zaman ve hafıza arasındaki tarifi zor ilişkiye dair soyut bir hikâyeye dönüştürmek için kullanıyor.”

Jonathan Romney / ScreenDaily (80):

“Seyahat edenlerin klasik Batılı bakışlarıyla aktardıkları öyküler, Portekizli yönetmen Miguel Gomes’in hipnotik ve yaratıcı bu Asya serüveninde deneysel bir lensten perdeye yansıtılıyor. The Arabian Nights üçlemesi ve Tabu dâhil Gomes’in tüm filmleri, dünyaya dair politik bir meraktan ve hikâye anlatma biçimlerini test etme arzusundan yola çıkıyor. Yönetmen, Grand Tour’da zaman ve coğrafyayla oynuyor ve güncel belgesel görüntülerini, Joseph Conrad, Somerset Maugham gibi Batılı yazarların ve 20. yüzyılın ortalarındaki Hollywood’un Asya’da geçen eserlerinden yansımalarla harmanlıyor.”

Jordan Mintzer / The Hollywood Reporter (60):

“Gomes’in çıkış yaptığı 2012 yapımı Tabu’yu sevenler burada da sevecek çok şey bulacaktır ve işçilik açısından Gomes’in son filmi gerçekten büyüleyici anlar içeriyor. Ama iyi bir hikâye ya da bağlanacak karakterler arayanlar, kendilerini hiç tat alamadıkları bir manzarayı hayranlıkla izlerken bulabilirler.”