2024 Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor #2 – Megalopolis

Megalopolis

“77. Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor” serimizin 2. sayısında odağımızda tek bir film var: Francis Ford Coppola’nın son çılgınlığı Megalopolis.

77. Cannes Film Festivali boyunca gösterimi gerçekleşen filmlerin eleştirmenlerden aldığı yorumları derleyeceğimiz “Eleştirmenler Ne Diyor” serimizin ikinci sayısını Megalopolis’e ayırıyoruz. Anca Francis Ford Coppola gibi bir sinemacının cesaret edebileceği bu çılgınca girişim, bunu hak ediyor. İyisiyle kötüsüyle Cannes‘dan gelen ilk yorumlar da bu düşüncemizi doğrular nitelikte:

Francis Ford Coppola’nın çılgın ve hezeyanlı rüyası, filmlerin geleceği için yeni umut aşılıyor. (IndieWire)

Megalopolis bugüne kadar izlediğim en çılgınca şey. (Vulture)

Francis Ford Coppola’nın çılgın modern başyapıtı, sinemanın olasılıklarına yeniden şekil veriyor. (Deadline)

Amerikan demokrasisisin çöküşüne dair kederli bir feryat olan operavari Megalopolis, aynı şekilde kendi ağırlığı altında çöküyor. (ScreenDaily)

2024 Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor #2 Megalopolis

MetaCritic Puanı: 65 / Rotten Tomatoes Yüzdesi: 50

David Ehlrich / IndieWire (83):

“Coppola, Megalopolis’te 85 yıllık artistik saygıyı ve romantik sevgiyi alıp, sanatçının bir imparatorluğun sonundaki rolüne odaklanan hantal, cafcaflı ve aşkın derecede içten bir manifestoya dönüştürüyor. Film sadece Coppola’nın dünya görüşünü yansıtmıyor, bunu iliklerine kadar işliyor. Filmde bolca bulabileceğiniz alakasız demeçlerden birini alıntılayacak olursam: ‘Bilinmezliğe doğru kendimizi bıraktığımızda, özgür olduğumuzu kanıtlarız.”

Jordan Ruimy / World of Reel:

“Megalopolis’te çılgın bilim insanları, sihir, bayağılık, melodram, şiddet ve aşk var ve bunların hepsi dünyayı yöneten insanların, elitlerin gözünden görülüyor ama Coppola karakterlerden çok fikirlerle ilgileniyor. Günün sonunda filmi tamamen ele geçiren fikirler oluyor.”

(…)

“Megalopolis son derece kişisel bir bildiri. Bu bildiride Coppola bizden geriye bırakacaklarımız hakkında, insanlığın hayatta kalması hakkında ve gelecek nesiller için nasıl daha iyi bir dünya bırakabileceğimiz konusunda büyük sorular sormaya cesaret etmemizi istiyor. Çılgınca fikirlerinin bazıları işliyor, bazı işlemiyor ama sinemanın anca bu kadar iddialı, bu kadar cesur ve evet bu kadar tutarsız olabileceğini inkâr edemezsiniz.”

Bilge Ebiri / Vulture (80):

“Megalopolis, (Coppola’nın) filmografisinin farklı dönemlerinden alınıp birleştirilmiş gibi görünen parçalarıyla, yönetmenin bu filmi yapmaya çalışarak geçirdiği tüm o yılların izini taşıyor. Biraz The Godfather’dan buraya, biraz Tucker: The Man and His Dream’den şuraya. Ama film bundan da eski hissettiriyor. İzlerken, bilimsel ilerlemeye dair vizyonu, yenilikçi tasarımları ve uzay çağı hevesleriyle 1950’lerde büyümüş birinin hayalini izlediğinizi hissediyorsunuz. 2024 yapımı bu filmde Coppola’nın gelecekteki şehir hayalini gördüğümüzde, Jetgiller’de görebileceğimiz bir şeyden çok da uzak olmaması ne kadar tuhaf ve manidar. Megalopolis, bize artık 80’li yaşlarında olan bir sanatçının (belki de son) eseri olarak sunuluyor olsa da bazen, önündeki dünya tarafından büyülenmiş, biraz da tüm bu ihtimaller içinde kaybolmuş bir çocuğun hummalı düşünceleri gibi hissettirebiliyor.”

Damon Wise / Deadline:

“Önceden duyduklarımızı doğrular şekilde Megalopolis tam bir karmaşa: Zaptedilmemiş, abartılı ve bir güvenin ışığa çekilmesi gibi gösterişe çekiliyor. Ama aynı zamanda oldukça etkileyici bir iş; Caravaggio’nun tuvali kullandığı gibi Imax’i kullanan usta bir sanatçının eseri. Sadece cüretiyle bile insanları kızdıracak gerçek bir modern başyapıt. 20. yüzyılın başlarında Fransızlar böyle şeylere şemsiyelerini sallardı; 2024’te de işi kolay olmayacak çünkü sizden vizyonuna inanmanızı istiyor.”

David Rooney / The Hollywood Reporter (60):

“… Peki bu mesafeli bir kibrin eseri mi, koca bir divanelik mi? Yoksa cesur bir deney, gerek sosyal gerek politik olarak günümüzün kaotik gerçekliğini artık benzerini göremediğimiz büyüklükte bir tuvalde yakalamaya çalışan hayalperest bir önerme mi? İşin aslı şu ki aslında bunların hepsi.

(Megalopolis) geveze ve fazla doldurulmuş, kafa karışıklarıyla dolu ve aşırı konuşkan; Hamlet’ten, The Tempest’tan, Marcus Aurelius’tan, Petrarch’tan alıntılar yaparak zamana, bilince ve güce dair can sıkıcı bir hâl alacak kadar fazla kafa yoruyor. Ama aynı zamanda eğlenceli, oyunbaz, görsel olarak büyüleyici ve insanlığa dair dokunaklı bir umutla ışıldıyor. Cesar (Adam Driver), ‘Şimdinin sonsuzu yok etmesine izin verme’ diyor.”

Tim Grierson / ScreenDaily (40):

“Temelleri atılıp sonra terk edilen başıboş fikirlerin ve temaların fazlalığı, Megalopolis’in yönetilememiş bir karmaşa gibi hissettirmesine sebep oluyor. Cesar ve Cicero’nun Yeni Roma’daki yüzleşmesi feci hâlde kopuk şekilde ele alınmış ve yan karakterlerin güç elde etme girişimleri filmin darmadağın yapısını daha da dağıtıyor. Son yıllarda pek az sinemacı Coppola’nın bu filmde yaptığı kadar cesurca hayal edebildi ama Megalopolis’in karakterlerinin de fark ettiği gibi bazı vizyonlar başarısız olmaya mahkumdur.”

2024 Cannes Film Festivali: Eleştirmenler Ne Diyor #1